Yuvalardaki Çocuklar Gelişimlerinde Her 3 Ayda 1 Ay Kaybediyor
Çocukların anne karnında karşılaştığı sorunlar, düşük doğum kilosu, doğumdan sonra iyi bakım alamaması, çocuğun beslenmesinin gelişimine etkisi, genlerin çocuğun karakterindeki yeri uzun zamandır tartışılmakta. Bu durum ayrıca çocuk yuvalarının kapanmasını da önleyen faktörlerin başında. Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi, birisi koruyucu aile olmaya veya evlat edinmeye karar verdiğinde, “Büyüsün de seni kessin.” “Başına bela mı alacaksın?” gibi sözlerle toplumsal olarak yıdırılmaya çalışılır.
Bu yıldırmaya ilişkin yakın zamana kadar kanıta dayalı bilimsel çalışmalar yoktu. Artık var: Bükreş Erken Müdahale Projesi. Bu projeyle, Romanya’da yuvada kalan 2 yaş altı çocuklar ile aynı yaş grubundaki çocukların nitelikli koruyucu aileye yerleşmesi sonucu gelişimlerini karşılaştırdı ve “kurum bakımının gelişimsel geriliklerin ana nedenlerinden birisi” olduğunu ispatladı. Çalışmaya göre, kurumlarda yetişen çocuklara büyüme hormonu yerine stres hormonu salgılanmakta. Ayrıca yuva bakımı, düşük ağırlık, kısa boy, küçük kafa çevresine neden oluyor. Bunlar çocuk gelişiminin kilit verileri olarak kulanılan veriler.
Çalışma ayrıca sosyal olarak yaygın ve yanlış bilinen konularda da çıkarımda bulunuyor. Çocukların ileriki yaşlarda karşılaştığı gelişimsel ve psikososyal sorunların yoksulluk, doğumöncesi sıkıntılar, yüksek oranda hastalıklarla karşılaşmasından kaynaklı algıyı çürütüyor. Çalışma, yuvada kalan çocuklarla ailede kalan 3 yaş altı 893 çocuğu karşılaştırıp, yuva bakımının çocuğun gelişiminde her üç ayda bir ay kaybettirdiğini ispatladı. Ayrıca, çocuğa sağlanacak nitelikli koruyucu aile hizmetinin çocuğun gelişimsel geriliklerini, ailesinden kaynaklı sorunları azalttığını, erken müdahale sayesinde aileye yerleşen çocukların gelişimlerinin hızla düzeldiğini ve diğer akranlarını yakaladığını gösteriyor.
Çalışmanın gösterdiği bir diğer sonuç da, çocukların yuvalardaki gelişimsel geriliklerinin bakıcı sayısıyla alakasının olmadığı. Bakıcıyı ne kadar artırırsanız artırın, çocukların gelişimsel geriliklerinin önlenmesinde olumlu etkide bulunmuyor. Çocuğun doğası gereği, bire bir bakımverenle teması şart. Bu arada, AB’de kurumlarda 6.6 çocuğa bir bakıcı düşerken, Türkiye’de ise 8.8 çocuğa bir bakıcı düşmektedir.
Çalışma ayrıca uzun zamandır kafamda dolaşan bir sorunun da kısmen cevabını vermekte. “Neden kız çocukları aileler tarafından daha fazla evlat ediniliyor?” sorusunun cevabı olacak mahiyette, kız çocuklarının bağlanma bozuklukları erkeklere nazaran az da olsa daha hızlı düzeliyor.
ABDULLAH OSKAY