Blog Kategori

Çocuklarını kalplerinden doğuran aileler anlatıyor: Biz birlikte ve mutluyuz

Çocuklarını kalplerinden doğuran aileler anlatıyor: Biz birlikte ve mutluyuz

 

Hürriyet Pazar- Özgür Gözler

29.08.2021

Kan değil kalp bağları var onların... 3.5 yaşındaki gözleri görmeyen kızına kucak açan Selma Engin, tıpatıp kendi küçüklüğüne benzettiği 6 yaşındaki oğlunu tek başına büyüten Ateş Ateş, daha 2 aylıkken gözlerinin ta içine bakan kızını doğurmadığını unutan Ülkü Aydeniz, Merve onu bıraksa dahi ondan vazgeçmeyeceğini söyleyen D.G. ve zeytin gözlü mahcup oğlunu gururla anlatan Dilek Binbirçiçek... Biyolojik değil, kendi deyimleriyle ‘kalbiyolojik’ çocuklarıyla tanışma hikâyelerini anlattılar. Çocuklara mutlu bir yuva vermek ve gönülden bağlı olacakları çocuklarına kavuşmak isteyenler için de yaşadıklarını, deneyimlerini paylaştılar.

Yoğun çalışan bir işinsanıyım. Biyolojik çocuk sahibi olabiliyordum ama aklında hep evlat edinme düşüncesi vardı. 2013’te bir gazete yazısında koruyucu aileliği okuyunca kararım netleşti; eşimle başvurduk. Kızımızla tanışmamız sekiz ay sürdü. Bir nevi hamilelik... Tanıştığımda Ela 2 aylık bir bebekti. Kucağıma aldım, gözlerimin içine baktı ve o an anladım ki beni seçmişti. Olağanüstü bir andı ve bence biyolojik doğumda çocuğuna kavuşmaktan hiçbir farkı yoktu. İnanın eve geldikten bir hafta sonra doğurmadığımı hatırlamıyordum bile. 4 aylıkken yine gözümün içine baktı, bana ‘Anne’ dedi ve ondan sonra da hep ‘Anne’ dedi. İnsanlar ‘Bir gün anlaşamazsanız götürüp geri mi vereceksiniz’ diyor. Siz biyolojik çocuğunuzla anlaşamadığınızda geri mi veriyorsunuz? Kan bağı değil can bağı bizimki. İkinci kızım da 3.5 yaşındayken aramıza katıldı, şimdi ikisi de 7 yaşında, ikiz gibiler...”

Kızlarıyla tanışma hikâyesini böyle anlatıyor KOREV (Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği) Başkanı Ülkü Aydeniz. “Biz gönüllüyüz, hiçbir bedel talep etmeden hizmet veriyoruz” diyor ve tek amaçlarının koruyucu ailelik kavramının bilinir olmasını sağlamak ve daha çok çocuğu mutlu yuvalara, daha çok aileyi de ‘kalbiyolojik’ çocuklarına kavuşturmak olduğunu söylüyor. Ülkü Aydeniz’le kendi hikâyesi üzerinden koruyucu aile olmayı ve evlat edinme süreçlerini konuştuk...

 

Onca çocuğun arasından sadece birini seçmek zor değil mi?

Seçmiyoruz, nasıl biyolojik çocuklarımızı seçemiyorsak, burada da hakkımız olmadığını düşünüyoruz. Ancak başvuruda bize yaş grubu, cinsiyet konusundaki tercihlerimiz soruluyor. Ben kız ve bebek demiştim, üç çocuğun öyküsünü okudular. Ben “Ela” dedim, neden kızımın adını söyledim bilmiyordum. Ela’yı getirdiler, aldım kucağıma, “Verin kızımı, ben gidiyorum” dedim. Ama önce uyum süreci var, sonrasında olumsuzluk yaşanmaması için kurumda çocuklarla belirli bir vakit geçirmeniz gerekiyor. Ben 15 gün boyunca her gün koşarak gittim yuvaya, her seferinde onu bıraktığım için ağlayarak çıktım. 15 günün sonunda birlikte yaşamaya başladık. Ela 3 yaşındayken hem kardeşi olsun hem de bir çocuğa daha yuva olalım, birbirimizin hayatına dokunalım istedim, yeniden koruyucu aile olduk ve ikinci kızım aramıza katıldı.

‘İNANILMAZ ÖYKÜLER VAR’

Neden kız çocuk tercih ettiniz?

Bu maalesef öğrenilmişliklerle ilgili. Zannediyorduk ki kız çocuğu ve bebek olunca kendi geleneğimiz, göreneğimiz, anlayışımızla yönlendirebiliriz, bize benzer. Oysa biyolojik çocuklarımız da hiçbir zaman hayal ettiğimiz ya da yönlendirdiğimiz gibi büyümüyor. Genetik elbette etkili ama ilgi, sevgi, yönlendirme ve çevreyle de şekilleniyoruz. Koruyucu aileliğin temelinde travma ve yoksulluk döngüsünü kırmak yatıyor. Her yaştaki çocuk doğru yönlendirilirse, doğru şekilde rehabilite edilirseiyileşiyor.

18 yaşına kadar her birey çocuk. Elbette çok ağır travmalar yaşamış, özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarda çok daha zor oluyor ama yine de imkânsız değil. Derneğimizin şahitlik ettiği inanılmaz başarı öyküleri var.

İki çocuğunuzun da biyolojik ailesi var. Bir gün gelip onları sizden alabilirler mi?

Bizim çocuklarımız ihmal, istismar, şiddet, ailede uygun olmayan yaşam şartları sebebiyle biyolojik ailelerinin yanından koruma altına alınıyorlar ancak evlat edinmeye uygun değiller. Sevgi ve ilgiyle büyüsünler, bir ailede yaşasınlar diye koruyucu aile yanında olmalılar. Biyolojik ailelerin bu olumsuz koşulları değiştirebilmeleri maalesef çok düşük ihtimal. Geri döndürülme oranları da bu sebeple çok düşük. Çocuklarımız bizimle yaşarken biyolojik aileleriyle görüşme hakları var, il müdürlüklerinde uzman gözetiminde yaklaşık 1 saat, sonra biz birlikte evimize geri geliriz. Bu süreçte aileler karşı karşıya gelmez. Süreç içinde biyolojik aile çocuğunu görmek için gelmezse, yükümlülüğünü yerine getiremezse ya da rıza verirse, çocuğumuz da bizimle en az iki yıl yaşayıp güvenli bağlanmayı gerçekleştirdiyse evlat edinme sürecine geçilebilir. Talep ettiğimiz zaman, uzmanlar uygun görürse mahkeme kararıyla evlat
edinebiliriz.

Evlat edinme bu açıdan daha ‘güvenli’ mi?

Evlat edinme durumunda da yedi sene sonra biyolojik aileye dönen vakalar var. Alternatif çocuk sahibi olma yöntemlerinin hepsinde riskler var. Kaldı ki çocuk isterse zaten 18 yaşından sonra buluyor biyolojik aileyi. Burada sorun, hukuki açıdan çocuğun üstün yararı ilkesi yerine kan bağı önceliğinin gözetilmesi. Çocuğun sevildiği ve kendisini ait hissettiği bir ortamdan alınarak biyolojik aileye verilmesi çocuk için yeni bir travma olabiliyor. Çocuğu ön plana alarak, bütünsel iyilik hali için sosyal, ruhsal, fiziksel, ahlaki yönden nerede üstün yararı varsa o ailede büyümesi sağlanmalı.

‘BAŞVURULAR ARTTI’

Neden koruyucu aile olunmalı peki size göre?

Gelişmiş ülkelerde koruyucu ailelik oranları yüzde 85 civarında, ülkemizde yüzde 35’lerde. Türkiye’de 21 bin çocuk koruma altında. Bu çocuklar evlat edinmeye uygun değiller. Biyolojik ebeveyni olmayan, terk edilmiş ya da ebeveynin rızası olan çocuklar evlat edinilebiliyor ama bu çocukların sayısı az. Her yıl ortalama 2 bin 500- 3 bin kişi evlat edinme için başvurur ancak 500-600 çocuk evlat edinilmeye uygundur. Evlat edinmek için aday aileler ortalama 3-5 sene bekler. Öte yandan 21 bin koruma altında çocuğun 8 bin 100’ü koruyucu aile yanında. 0-18 yaş grubunda yaklaşık 13 bin çocuğumuzun evlat edinilmek için gerekli şartları yok ama evladınız olmaları için imkân var.

Artık bekârlar da koruyucu aile oluyor veya evlat ediniyor. Başvurular arttı mı?

Evet, arttı. Toplumun yapısı değişiyor; kadınlar kendi ayakları üzerinde duruyor, erkekler bir çocuğun hayatına dokunmak istiyor. Bekârlar evlat edinebilir ancak bekleme süresi uzun ve çocuk sayısı az olduğu için öncelik ailelerde olabiliyor. Ama bekârlar ayrıca koruyucu aile olabiliyor.

Bu alanda kullanılan dil konusunda da bir çalışmanız var...

En çok mücadele ettiğimiz konulardan biri dilde ötekileştirme. Mesela “Evlatlık alacağım” deniyor. Evlat ediniyoruz, almıyoruz. Lütfen ‘evlatlık’ demeyelim, evlat edinen aile, evlat edinilen çocuk... Biyolojik, öz, gerçek, üveykonusuvar.

Öz/gerçek anne-baba yerine biyolojik anne-baba. Biz kendimize ‘kalbiyolojik anne-baba’ diyoruz çünkü çocuklarımızı kalbimizden doğuruyoruz. Çocuklarla iletişimde de “Kimdi annem, neden beni bırakmış” diye sorduklarında, aileleri hakkında olumsuz konuşmadan anlatıyoruz. “Şartlar böyle gerektirmiş, burada daha mutlu olacağını düşündükleri için birlikteyiz” diyoruz. Çocuğun gerçeği bilmesi önemli, sonra 20-30 yaşında öğrenince yıkılıyor; çünkü en güvendiği insanlar ona hayatının en büyük yalanını söylemiş oluyor. “Biz seni seviyoruz, bırakmaları onların sorunu, seninle ilgili bir durum değil, biz birlikteyiz ve mutluyuz” diyoruz. Çocuklar için normalleştiği sürece sorun yaşamıyoruz.

 

‘BABACIM, BİR DAHA BURAYA DÖNMEYECEĞİM, DEĞİL Mİ?’
Ateş Ateş (45)-Anadolu Ateşi Ankara Çocuk Akademisi Genel Koordinatörü, koreograf, diyetisyen, bekâr baba

Ben 10 aylık bir babayım, 6 yaşında da bir oğlum var. Hep çocuk hayalim vardı, bir hayata dokunmak istiyordum. Beş yıl, ‘Bu sorumluluğu alabilir miyim’ diye tarttım. Başvuruya gittiğimde bekâr bir erkek olarak reddedilirim diye düşünmüştüm, tersine güler yüzle karşılandım. Kader herhalde, karakter ve fiziksel olarak benim minyatürüm oğlum. Dansa çok düşkün, hiperaktif; küçük Ateş sanki... 21 Aralık’ta haber geldi artık evimize gidebileceğimize dair. Gittim, beni bekliyordu, öyle bir sarıldı ki anlatamam. Çıkarken “Babacım, bir daha buraya dönmeyeceğim değil mi” dedi. Eskiden hayatımın merkezi işti, şu an oğlum...

 

VAZGEÇMEM...

Oğlumun beni istememesi en büyük korkum. Bunun olmaması için her türlü zorluğa göğüs gererim. Bazen “Seni sevmiyorum, sen babam değilsin ki” gibi cümleler söylediğinde yüreğim acıyor. Olacak bunlar tabii ki, travmaları olan bir çocuktan bahsediyoruz... Ama artık o benim oğlum, bitti. Bunun için ondan vazgeçecek değilim. Kimsenin çocuğu mükemmel değil. Biz, iyi olmak için bir aradayız. Koruyucu ailelik çok özel bir şey ama bir yandan da büyük sorumluluk ve sabır gerektiriyor. Toplumun bize, çocuklarımıza çok önyargılı baktığı durumlar oluyor. İşte bu nedenle toplumun koruyucu ailelere destek olması gerektiğini düşünüyorum.

‘İLK ZAMANLAR KARŞILIKLI BİR KORKU VARDI’
Dilek Binbirçiçek (47)-Sabancı Grubu’nda satış yöneticisi, KOREV Yönetim Kurulu üyesi, evli

İlkem adında bir biyolojik kızım, Umut adında bir ‘kalbiyolojik’ oğlum var. 2011’de eşimin işi sebebiyle Gaziantep’e yerleştik. İlkem 12-13 yaşlarındaydı. Ben orada gönüllü oldum ve kadınlara okuma-yazma öğretmeye başladım. Bazıları çocuklarıyla geldi. O çocukları görüp ‘Ben daha fazla ne yapabilirim’ diye düşünmeye başladım.

Eşimle yıllarca ikinci çocuk istemedik ama İlkem hep abla olmak isterdi. Ailece bu konuyu konuştuk. Başvuruda “4-6 yaşında bir kızımız olsun” dedik, kız çocuğu nasıl büyütülür biliyorduk. Altı ay ses çıkmadı, aradım, “İstediğiniz yaş grubunda kız çocuğu yok” dediler. “Erkek de olur” dedim. Birkaç gün sonra telefon geldi, 5.5 yaşında bir erkek çocuğundan bahsettiler. Bu, çok beklenen hamilelik haberini almak gibiydi. İkisini de yaşadım, biliyorum. Ertesi gün zeytin gözlü mahcup bir erkek çocuğuyla tanıştık. İşte o gün bugündür bizimle. Yedi sene bitti, oğlumuz şimdi 13 yaşında. Zor zamanlarımız da oldu, İlkem’le de olmuştu. İlkem onun sırdaşı, arkadaşı, ablası... İlk zamanlar karşılıklı bir korku vardı. Mesela kuruma gidilmesi gerektiğinde babasına “Kimliğim yanında mı” diye sormuş. Çünkü kimlik yanındaysa onu götürüp geri verme ihtimali var. Biz de bizi kabul edip etmeyeceğinden endişe ettik. Çok şükür o korkumuz kalmadı. Dünyanın öteki ucunda da olsa o bizim oğlumuz. Hayatımda yaptığım en güzel şey.

‘ÖNCE O BENİ ANNE OLARAK SEÇTİ’
Selma Engin (52)-Ev kadını, evli

Atatürk Çocuk Yuvası’nda gönüllü çalışıyordum. Havva ile orada tanıştık. Geldiğinde 3.5 yaşındaydı. Açıkçası ben onu evlat olarak seçmeden o beni anne olarak seçti. Orada çalışırken çocukların gönüllü aileleri nasıl beklediklerini görüyordum. Havva’nın doğuştan gözbebeği yok, bir gözü hiç görmüyor, diğeri yüzde 10 görüyor. Yaşıtlarına göre gelişim gerilikleri de vardı. O nedenle bire bir ilgiye ihtiyaç duyuyordu. Hafta sonları eve götürüyordum, rehabilitasyona birlikte gidiyorduk. Zamanla birbirimize alıştık, eşim, çocuklar herkes birbirine alıştı. Havva eve geldiğinde kuruma dönmek istemiyor, ben götürmek istemiyorum, ikimiz de ağlıyoruz. Bir gün eşim “Selma çocuk da dayanamıyor, biz de dayanamıyoruz, bitir bu işi” dedi. Koruyucu aile olarak başvurduk ve 4 yaşındayken kızımıza kavuştuk. O zamanlar biyolojik oğlum 16, kızımsa 18 yaşındaydı. Ve çok iyi anlaştılar.

 

AZMİNE HAYRANIM

Annem çok tepki verdi, “Sağlığın gidecek, çok yorulacaksın” diyordu. Ben de ona “Toplum sağlığı için bunu yapmalıyız” dedim. Çünkü bana göre suçlu çocuk yok, biz bu çocukları sever, eğitirsek toplum sağlıklı olur. Havva çok hareketliydi ve biraz enerjisini atsın istiyordum. TV’de görme engelli çocukların atletizm yaptıklarını gördüm. Federasyonu aradım, Havva çalışmalara başladı ve üç ay sonra İzmir’e Türkiye şampiyonasına gittik, 2 altın, 1 gümüş aldı. Şimdi 18 yaşında, Para Atletizm Gençler Dünya Şampiyonu oldu; Avrupa Şampiyonası’nda da Kadınlar T11 kategorisi 400 metre ve 1.500 metrede üçüncü oldu. Şimdi Tokyo’da, Paralimpik Oyunları’nda, atletizm T11 kategorisinde, kadınlar 1.500 metrede mücadele edecek. 2024 Paralimpik Oyunları’na da gidecek inşallah. O bunu hayal ettiği için tabii ki olimpiyat şampiyonu olsun isterim. Ama ben zaten çocuğumun azmine hayranım ve onunla çok gurur duyuyorum.

 

Şu an Tokyo’da, Paralimpik Oyunları’nda ülkemizi temsil eden Havva Elmalı, ‘kalbiyolojik’ ailesiyle birlikte...

 

‘O BENİM CİĞERİMİN PARÇASI’
G.D. (60)-Tam zamanlı çalışan, bekâr anne

Bu düşünce aklımda küçüklüğümden beri hep vardı. Evlendim, bir çocuğumuz oldu. Sonra eşime bahsettim ama kabul etmedi. Bir gün oğlum Cemal bana aynı fikirle geldi. Eşimden de ayrılmıştım, süreci başlattık. Merve’yle tanıştığımızda 3 yaşındaydı. Merve’nin eve geldiği gün baklava açtım, mantı yaptım. Halbuki çocuk 3 yaşında daha. Sofraya oturduk, ona mantı koydum, tabağa baktı, ağlamaya başladı. Aldım kucağıma, “Ne oldu” dedim. “O kadar çok mantar (mantı demek istiyor) koydun ki tabağıma, benim karnım şişsin de öleyim diye koydun” dedi. Yaptığımız her şeyden şüphe etti bir süre, bizi denedi. Ama şu an kalmadı bu, üçüncü sınıfa gidiyor, çok mutlu bir çocuk. Biz ondan daha çok mutluyuz, o bizim hayatımıza güzellikler getirdi. Üstelik kızım, oğluma çok benziyor. Aynı onun küçüklüğü, elimi tutuşları bile aynı. Oğlum aslında çok tembeldir ama söz konusu kardeşi olunca her şeyi yapıyor.
Kızım da abisine kızsam hemen araya giriyor. Bazen arkadaşlarım “Kendi doğurduğun farklıdır” diyor, asla böyle bir şey yok.

O MUTLU OLSUN...

Unutuyoruz koruyucu aile olduğumuzu. Hep bizde kalır umarım ama 18 yaşını doldurup biyolojik ailesinin yanına gitmek isterse önünde durmam, o mutlu olsun. Giderse, ailesiyle görüşmek isterim, asla bağım kopsun istemem, o benim ciğerimin parçası. Keşke 10 yıl önce yapsaymışız bunu, bir tane daha çocuğum olurdu.

 

EVLAT EDİNME, KORUYUCU AİLE OLMA FARKI NEDİR?

Şartlar

- TC vatandaşı olma, Türkiye’de ikamet etme şartı aranıyor.

- İki durumda da kişinin dengeli, çocuğa yeterli sevgi verebilecek kişilik yapısına, çocuğun bakım ve eğitimini sağlayabilecek yeterli gelir düzeyine, sosyal güvenlik hakkına, uygun yaşam koşullarına sahip olması önemli. Yüz kızartıcı veya çocuğun toplum içinde alacağı konumu olumsuz etkileyecek bir suçtan ceza almamış olmalı.

- Koruyucu aile olmak için evli ya da bekâr başvuranların 25-65 yaş aralığında olmaları gerekiyor. Düzenli gelir sahibi olmak, en az ilkokul mezunu olmak temel şartlar.

- Evlat edinilen çocuğun, kendisini evlat edinenlerden en az 18 yaş küçük olması ve çocuğun en az 6 haftalık olması gerekiyor.

- Evlat edinmek isteyen çiftlerde, eşlerin en az 5 yıldan beri evli olmaları veya her ikisinin de 30 yaşını doldurmuş bulunmaları koşulları aranıyor. Evli olmayan, tek başına evlat edinmek isteyen birinin 30 yaşını doldurmuş olması gerekiyor. Evli olmayan çiftler birlikte evlat edinemiyor.

- Evlat edinenin evlat edinilecek çocuğa en az 1 yıl süreyle bakmış olması gerekiyor.

- İki alan için en önemli ayırıcı özellik çocuğun velayeti. Koruyucu ailede velayet çocuğun biyolojik ailesinde ancak çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğunu devlet belli esaslar çerçevesinde koruyucu aileyle paylaşıyor. Evlat edinmedeyse çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğu tamamen alan aileye ait. Koruyucu aileler, çocukların adını-soyadını değiştiremiyor, onu yasal vârisi yapamıyor. Ama 18 yaşına geldiğinde evlat edinebilir ve yasal vâris de yapabilirler.

 

1630500154-sayfa 1.jpg
1630500171-sayfa 2.jpg
1630500185-sayfa3.jpg

Röportaja ulaşmak için tıklayınız.

ankara evden eve nakliyat